Her insanın kendi potansiyelini keşfederek daha verimli olması, hayattan keyif alması, yaşamda karşılaştığı zorluklar karşısında dirençli olması için beceri kazanmasını amaçlayan pozitif psikoloji uygulamaları çocuk gelişiminde de önemli katkılar sağlıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Nazende Ceren Öksüz tarafından ortaokul çağındaki çocuklara yönelik gerçekleştirilen çalışmada; duygusal zekâda % 20, problem çözmede % 15, kendilerine güvende % 12, yaşam doyumunda ise % 15 oranında artış görüldü.
Pozitif psikoloji, sadece yetişkinlerde değil çocuklarda da duygusal zekâ ve yaşam doyumlarını yükseltiyor. Uzman Klinik Psikolog Nazende Ceren Öksüz tarafından 10-12 yaş arasındaki çocuklar üzerinde yapılan bir çalışma da bu görüşü destekliyor.
Avrupa Pozitif Psikoloji Kongresi’nde de paylaşılan çalışma için yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik düzeyleri benzer çocuklardan iki grup oluşturuldu. 5 ay süren çalışma boyunca bir gruba (kontrol grubu) herhangi bir müdahale yapılmazken, diğer gruba (deney grubu) pozitif psikoloji çalışmaları uygulandı.
Çalışma öncesi ve sonrasında her iki gruba uygulanan “Çok Boyutlu Öğrenci Yaşam Doyum Ölçeği”, “Çocuklar İçin Problem Çözme Envanteri” ve “Bar-On Duygusal Zekâ Ölçeği”nde etkileyici sonuçlar elde edildi.
Deney grubundaki çocukların duygusal zekâsında %20, problem çözme becerilerinde %15, kendilerine güvende %12, yaşam doyumlarında ise %15 oranında artış oldu. Buna karşın hiç çalışmaya katılmamış çocukların duygusal zekâlarında, yaşam doyumlarında ve kendilerine güvenlerinde %2, problem çözme becerilerinde ise %12 azalma görüldü.
Çalışmaya katılmayan çocuklarda neden azalma yaşandığını Uzm. Klnk. Psk. Öksüz şöyle açıkladı: “Çünkü bu çocuklar TEOG’a hazırlanıyordu ve önemli bir stres altındaydı. Dolayısıyla da çalışma süresince geçen zamanda bir tükenmişlik yaşadılar. Bu nedenle deney grubu güçlenirken, onların dirençleri de bu faktörlerin etkisiyle azalma gösterdi.”
Uzm. Klnk. Psk.Öksüz, çalışmada özellikle psikolojik sorunu olmayan çocukların seçildiğini belirterek, “Olası bir psikolojik sorun yokken de yaşam doyumlarının, duygusal zekâlarının artıp artmadığını ölçmek istedik. Ortaokul çocuklarıyla çalışma sebebimiz ise yaşamlarında TEOG gibi bir stres faktörü olmasıydı. Yani belli bir stres faktörüne karşı sorunu olmayan çocukların baş etme becerisi kazanıp kazanmadıklarını değerlendirdik”dedi. Uzm. Klnk. Psk.Öksüz, deney grubuyla yapılan çalışmanın 12 oturumdan oluştuğunu aktararak, yapılanları ise şöyle özetledi: “Çocuklar, bazı oturumlarda takım oyunları oynadılar, birbirlerine nasıl bir kişi olduklarıyla ilgili olumlu geribildirimler verdiler ve yapıcı eleştirilerde bulundular. Bazı oturumlarda ise kolaj çalışması yaptılar. Oturumlar arasında ise gerçek hayatta uygulayabilecekleri ödevler yaptılar.”
Çalışma sonucunda çocukların duygularını ifade etme ve başkalarının duygularını anlama becerisinin geliştiğini belirten Uzm. Klnk. Psk.Öksüz, yaşanan diğer etkileri de şöyle sıraladı:
“Ayrıca kaygı, öfke gibi yönetmesi nispeten zor duygularını yönetebildiler. Aile ve arkadaşlarıyla daha açık ve yakın ilişkiler kurmaya başladılar. Bu sonuçlar, çocukların duygusal zekâsının arttığını gösterdi. Çocukların yaşam doyumları da arttı yani hayattan daha fazla zevk almaya, sıradan geçen bir günün sonunda bile daha mutlu hissetmeye başladılar. Olumlu giden şeyleri daha fazla fark etmeye, olumsuz giden şeylerle ilgili de daha fazla çözüm üretmeye başladılar. Böylece özgüvenleri arttı. Buna pozitif psikolojide otantik mutluluk ya da iyi olma denir. Çalışma sonucunda çocukların otantik mutlulukları arttı, zaman yönetimi becerisi kazandı. TEOG’a hazırlanıyorlardı. Hem ders çalışıp hem kendilerine zaman ayırmayı öğrendiler. Bu arada farklı hobiler de kazandılar. Örneğin bir çocuk Göktürkçe yazı yazmayı öğrendi. Bir tanesi şiir yazmaya başladı. Bilgisayarda oyun oynama süreleri azaldı. En önemlisi de bunu kendi kendilerine yapmalarıydı. Çünkü kendini gerçek hayatta işe yarar hisseden çocuk, sanal ödül mekanizmalarına (oyunla seviye atlamak gibi) ihtiyaç duymuyor. Teknolojiyi daha faydalı şeyler için kullanmaya başladılar. Örneğin whatsApp’tan kendilerine pozitif psikoloji grubu kurdular. Bu gruptan haberleşip birlikte bisiklete bindiler ve basketbol oynadılar. Birbirlerine doğum günü sürprizleri organize ettiler. Kısaca çok yönlü olmaya başladılar.”
Türkiye’de pozitif psikoloji grup çalışmalarının yeni yeni uygulandığına dikkat çeken Uz. Klnk. Psk. Nazende Ceren Öksüz, bu alanla ilgili ise şu bilgileri verdi:
“Pozitif psikoloji, her insanın kendi potansiyelini ortaya koyarak hem kendisi, hem sosyal çevre için verimli bir birey olmasını hedefler. Her bireyin birbirinden farklı olması insanın doğasında var olan bir şeydir ve toplum için faydalıdır. Böylece kişiler yaratıcı, çok yönlü, renkli bireyler haline gelirken farklılıklara tahammül etme becerisi geliştirir. Ayrıca pozitif psikolojiyle başımıza gelen acı deneyimleri daha iyi göğüsleriz. Çünkü bu sayede olumsuz bir durum olduğunda, bununla baş edebilecek olumlu yönlerimizi kullanacak esnekliği kazanmışızdır. Karamsarlığa kapılmak yerine, kötü deneyimleri hayatın doğal bir parçası olarak görürüz. Çözüm seçeneklerimiz olduğunu biliriz. Olumlu duyguları fark etmek, olumsuz duyguları fark etmekten daha zordur. İşler yolunda gidiyorken bunu kendimize hatırlatmak ayrı bir beceri gerektirir. Mutlu olma ya da iyi olma becerisi. Pozitif psikoloji, bu konuda çokça araştırmalar yapılan ve insanların yaşam kalitelerini arttırdığı kanıtlanan yeni bir alandır.”
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.